bugün

entry'ler (20)

şeriat istemeyip ben müslümanım demek

Aslında bütün müslümanlar şeriatı ister. inancının gereği budur.

Ancak işin aslı esası başkadır.

islam dini gerçekte bir dogmalar yığını olmayıp varoluşa katılmaktan doğan bir haldir, yaşantıdır. Bu minvalde en iyi müslümanlar vecd haline ulaşmış sufilerdir.

Varoluşa katılan bir müslüman sonsuz bilgiye erişim hakkı kazanır. Bu bilgisi ile de içinde yaşadığı topluma, devrin şartlarını da göz önüne alarak yol gösterir.

Her ne kadar insanlara sunduğu evrensel bilgi de olsa ancak içinde yaşadığı toplumun kültürü, dili, sosyolojisi ile kayıtlıdır. Vahyin özü ve ruhu değişmese de şekli, sureti, kisvesi değişebilir.

Zaten bu yüzden değişik zaman ve değişik toplumların ihtiyacını karşılamak için binlerce peygamber gelmiştir.

Şeriat dediğimiz islam'ın zahiri kurallarının önemli bir kısmı içinde yaşanılan devrin ve şartların bir gereği ile oluşturulmuştur.

Peki aradan geçen 1400 sene içinde insanlık topyekün değişmişse o zaman ne olacak?

Eski vaz edilmiş ölçüler olduğu gibi uygulanacak mı?

Böyle bir şey mümkün müdür?

Velhasılı kelam, varoluşa katılmayı başarmış ve islam'ın özüne, ruhuna ulaşmış bir kimseye ihtiyacımız vardır. işte ancak böyle bir kimse islam'ın ruhunu içinde yaşadığımız devre ve topluma göre dondurabilir, billurlaştırabilir. Aksi takdirde eskinin şekil ölçülerini olduğu gibi günümüze nakledemeyiz.

Siz siz olun imanınızı koruyun. Elbette Allah islam dinini yenileyecek(tecdid edecek) bir zatı göndermeye muhtedirdir.

O gelene kadar imanımızı kurda kuşa kaptırmayalım.

tuvalete oturduktan sonra delikte yılan görmek

insanın bilinçaltı korkularından biridir ve gerçekliği vardır. gerçekliği vardır dediysem yanlış anlmayın, madde aleminde böyle bir şeyin olmasına imkan ve ihtimal yoktur.

yılan nefsin sembolüdür ve nefs insanın en büyük düşmanıdır. karın bölgesi ise nefsin mekanıdır. bu sebeple insan hayal ve sezgi yoluyla bu türden hislere kapılabilir.

nefsi öldürmenin yolunu bizlere tasavvuf büyükleri açıklamıştır.

mesela bir kimse hiç aksatmadan, düzenli olarak Mesnevi okursa(günde 3-5 sayfa) bir müddet sonra nefs yara almaya başlar sonra da kafası ezilir.

bu yolda gidenler genelde bir müddet sonra rüyalarında bir yılanın kafasını ezdiklerini görürler.

siz de yılanın kafasını ezin çünkü o yılan sizi cehenneme sürükler.

zeki alasya

her insanın eninde sonunda gideceği zorunlu bir durak ve evi olan alem-i berzaha intikal etti. peki alem-i berzah hayatı nasıldır? orada ne tür bir yaşantımız olacak?

https://isnetus.wordpress.../2014/10/15/kabir-hayati/

kurana göre mezhepler terkedilmelidir

bütün mezhepler terk edilmelidir.

bu da benim mezhebim.

yanlış anlamalara karşı peşin edit: kuran ve sünnetten hüküm çıkarma olgunluğunda olan herkes, kendi görüşlerini ortaya koyabilir. bu görüş sahiplerinden her biri böylece bir mezhep kurmuş olur. faraza her birimiz öyle bir olgunlukta olsaydık, hepimizin ayrı ayrı mezhebi olacaktı. bir görüş belirtecek olgunluğa ve bilgiye sahip olmayanlar, olanları taklit ederler. mezhep denilen şey budur. siz ne sanıyorsunuz ki?

atatürk evliyadır

ermenin iki yolu vardır. biri karanlık yol, diğeri aydınlık ve nurani yol. antik mısır rahipleri karanlık yoldan ermenin sırlarını biliyorlardı. atatürk de ermişti elbet ama hangi yoldan erdiğine kendiniz karar verin.

ayrıntılar için:

https://isnetus.wordpress.com/2014/08/14/14/

dhkp c

dangalak hokkabaz kancık pislikler çetesi.

intihar etmek istiyorum nasıl etmeliyim

intihar eden kimse ölünce acılarından kurtulmaz, daha da beterine yakalanır çünkü intihar büyük günahlardandır. Yağmurdan kaçarken doluya tutulur.

Ölümden sonra bizi nasıl bir hayat bekliyor?

https://isnetus.wordpress.../2014/10/15/kabir-hayati/

kabir azabı

kabirde nasıl bir hayatımız olacak?

https://isnetus.wordpress.../2014/10/15/kabir-hayati/

ateist

aydınlanmanın iki yolu vardır. biri karanlık diğeri nurani yüz. iki yüzün farkları ve ateizm...

http://isnetus.wordpress.com/

domuza haram deyip kokoreç yemek

domuzun haram olmasının sebebi dışkı yemesi falan değildir. şu gördüğümüz madde aleminin bir de metafizik arka planı, gölgesi mevcuttur.

dolayısıyla insan da dahil her varlığın bu metafizik/enerjetik alemde bir eşleniği, sübtil dublesi bulunur. esasen maddeyi bir bütün halinde ve organize olarak tutması sebebiyle bu enerjetik alan her şeyin hakikatidir.

bir kağıdın üstüne demir tozları serpsek ve kağıdın altına bir mıknatıs koysak, demir tozlarının derhal mıknatısın kuvvet alan çizgileri doğrultusunda hizaya girdiklerini görürürüz.

işte bahsedilen o enerjetik boyut madde aleminde her varlığı bu şekilde hizaya sokar. bitki, hayvan, insan bu şekilde var olurlar.

her varlık birbirinden titreşim sayısı(zikri) ile ayrılır. titreşimi düştükçe varlıklar iptidaileşir. hasılı etini yediğimiz hayvanın titreşimi ne kadar düşükse bize o derece olumsuz etki eder.

geniş izah için:

http://isnetus.wordpress.com/2014/08/29/hz-davut/

şeytan

şeytan gerçekten kötü ve şerli bir yaratık mıdır? yoksa sadece kötü polis rolü yapan bir görevli midir? veya yalnızca bizim için bir antagonist midir?

aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

http://isnetus.wordpress.com/

yaşamın amacı

allah kainatı insan için, insanı ise kendini tanıması için yaratmıştır. dolayısıyla insan için hayatın gayesi marifetullah'dır.(marifetullah=allah'ı bilme ve tanıma) insandan başka hiçbir varlıkta bahsedilen görevi layıkıyla yerine getirme potansiyeli yoktur.

marifetullah'dan başka her şey ikinci planda gelir ve bunlar asıl gayeye tâbî kılınmalıdır. insan yaratılıştan gelen amacına yaklaştıkça ödüllendirilir(huzur), uzaklaştıkça azaba uğrar(depresyon, anksiyete, korku, evham)

islam dini olmasaydı dünya nasıl bir yer olurdu

diyalektiğin işlemediği yerde ilerleme olmaz. bugünkü batı medeniyeti varlığını büyük ölçüde islam'a mukavemet göstermesine borçludur.

m.s. 500 ile 1500 yılları arasında harp meydanlarının belirleyici gücü süvaridir. dünyanın en iyi piyadelerini yetiştiren roma, o zamanlar bilinen dünyanın, önemli bir kısmına sahip olmuş, lâkin step göçebelerinin süvari ordularına karşı koyamayıp yıkılmıştır.

evet steplerden gelen süvariler ciddi bir güçtür fakat çok önemli bir zaafları vardır. ideolojik yönü olmayan, sırf yakmaya, yıkmaya, yağmalamaya endeksli bir güruh saman alevi gibi geçip gitmeye mahkumdur. kalıcı bir güç olamaz ve bir medeniyet kuramaz. evet, at üstünden ülkeler fethedebilirsiniz ama at üstünden ülke yönetemezsiniz.

işte islam dini bu göçebelerin bu eksikliğini gidermiş, onları gerçek bir güç haline getirmiştir. bu sayede türkler asırlar boyu avrupayı titretmişler ve daimi bir tehdit olmuşlardır.

batı üzerindeki bu korkunç baskı onları çareler üretmeye sevketmiş, bilinen batı tarihini ve gelişmesini sağlamıştır.

kürt kokusu

her milletin kendine ait bir kişiliği, geçmişi, kolektif şuur altı vardır. bu sebeple yaşayış, ahlak, anlayış ve fizyolojik özellikleri ile birbirinden ayrılırlar. elbette kokuları da farklı olacaktır. mesela afrika'da iş takibi yapan bir arkadaşım, zencilerin kokusunun çok ağır olduğunu söylemişti.

para

para spekülatif bir değerdir ve gerçekte gücü, onu basanın itibarına endekslidir. her ne kadar görünüşte bir kâğıt parçası da olsa, aslında onun kıymeti devletlerin üretim, askeri ve siyasi gücüne göre değişkenlik göstermektedir.

para hayatımızı kolaylaştırır. para olmasaydı mecburen takas yapmak zorunda kalırdık. takas için kullanacağımız metalar ise haliyle insanlar tarafından her daim rağbet görecek şeyler olurdu. mesele bizim toplumumuzda buğday o işi görecekti. her ödememizi buğday ile yapmak zorunda kalacağımız bir ortamı düşünün. felaket olrdu değil mi?

profesyonel ordu

zorunlu askerlik fransız ihtilali şartlarında ortaya çıkmış bir uygulamadır. günümüzde ise toplumdaki karmaşıklaşma, uzmanlaşma ve branşlaşma temayülü sebebiyle verimli olmaktan çıkmıştır. zira köylü ağırlıklı bir toplumda zorunlu askerlik pek bir emek kaybına yol açmaz ama aynı olguyu bir sanayi toplumun için söylemek zordur.

düşünün! bir mühendisin eline silah verip pkk peşine salmak ne derece akıl kârıdır. ölecek olsa, işin insani yönü bir yana, onca emek, masraf boşa gidecek ve ülke için ciddi bir fikrî sermaye kaybı söz konusu olacaktır.

devlet

bir ülkedeki hâkim sınıfın, belli bir ideolojik kurguya istinaden, düzeni sağlamak için oluşturduğu yönetim organizasyonu. devlet her şeyden önce kaba güce dayanır. ancak uzun vadede kaba güç yeterli gelmeyeceği için meşruiyet sağlayacak bir fikir topluma empoze edilir. kısacası devlet denilen teşkilat tıpkı mayonez gibi üç unsura irca edilebilir. organizasyon, kaba güç ve ideoloji...

dogma

Hayatı ve yaşanılan düzeni meşrulaştıran veya ona intibakı sağlayan değerler bütünüdür dogmalar. Onlarsız yaşamak mümkün olmaz hatta anlaşmak bile...Bu manada mesele, ideoloji veya dünya görüşü veya dil kavramlarına kadar uzanır.

Şuur seviyesine göre bu dogmaların vasfı değişir. isterse dini kaynaklardan süzülmüş olsun. "toprak seviyesinde" dogmaların tamamı dünyevidir. Dünya işlerini çekip çevirmenin bir nevi çerçevesini ve eksenini teşkil ederler. netice itibariyle ilahi kökenli de olsalar dinlerin görünen yüzleri itibariyle sair dogmalardan farkı yoktur.

sır

"ben insanın en büyük sırrıyım, insan benim en büyük sırrım"(kutsi hadis)

en büyük hedef, ölmeden önce hakikat mertebesine çıkmak ve allah'ı bilmek(marifetullah) olmalıdır. en azından o yolda çabalamak... zaten insan tam olarak bu nedenle yaratılmıştır, varoluş gayesi budur.

başka hiçbir şey insanı tatmin etmez ve içinde hep bir boşluk-gerilim(yanma hali) kalır. allah'ı bilme makamına gelenler ise "huzur"la mükafatlandırılırlar.

"ey mutmain olan nefs!(rabbini bildiği için huzur halini elde etmiş olan kişi),

rabbine dön,

gel raziyeye(onun her fiilinden, her işinden razı ol)

ve mardiyeye(sen ondan razı olursan, o da senden razı olur)

gir cennetime(mutlak safiyet makamı, ruhun orijin haline geri dönmesi)

(fecr 27-30)

elif şafak

kendisiyle muhabbet etmişliğim vardır. ama örümcek şeklindeki yüzük ve takılarını görünce tüylerim diken diken olmuştu. tasavvufa ilgi gösteriyordu ama o kafa yapısıyla ilgi gösterse ne olur?

velhasılı kelam kendisine en ufak bir sempati dahi duyamadım. mesele sonradan iyice ortaya çıktı. elif şafak bir tasavvuf esnafıdır, konya'da mevlana lokumları satan meslektaşlarından pek farkı yoktur.